loading.gif
mobile-banner-bg

ERDOĞAN BİR DEV GİBİ

...
28 Eylül 2011 - Çarşamba

TIME dergisi Başbakan Erdoğan'ın özellikle Mısır'da ve diğer Arap ülkelerinde bir "Rock yıldızı" gibi karşılandığını ve "Orta Doğu üzerinde bir dev gibi yükseldiğini" belirtti.

 

Dünyaca ünlü Time Dergisi, BM Genel Kurulu için geçtiğimiz hafta New York'ta bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı söyleşiden satır başlarını yayınladı. Tanıtım yazısında Erdoğan'ın özellikle Mısır'da ve diğer Arap ülkelerinde bir "Rock yıldızı" gibi karşılandığını ve "Orta Doğu üzerinde bir dev gibi yükseldiğini" belirten dergi, "Erdoğan Filistin'in, Birleşmiş Milletler'e yaptığı devlet olarak tanınma başvurusunun en önemli sözcülerinden biri oldu. 2003'ten beri yönetimde olan Türkiye Başbakanı çok yakın zamanda bir kez daha seçildi. Türkiye'nin ekonomisi ve etkili olduğu jeopolitik alan kayda değer bir biçimde büyüyor" dedi.

* Filisin meselesine ve devletine desteğinizi açıkladınız. BM'de işler nasıl gitti?
Öncelikle ve en önemli olan BM Güvenlik Konseyi'nin Filistin halkının meşru isteklerine "evet" demesidir. Bunun dışında şu anda bir şey tartışılacaksa bu iki devlet arasında olmalıdır. Ve üzerine düşünmemiz gereken başka bir gerçek de 1967 sınırları öncesidir. İsrail önce 1967 sınırlarına dönmeyi kabul etti, şimdi her nasılda bundan uzaklaşmış görünüyor. Onların önceki tavırlarına geri dönmeleri gerekiyor. Filistin şu anda bir labirent gibi. TIME dergisi aracılığıyla insanlığa bir çağrıda bulunmak istiyorum: Filistinliler vardır. Onlar (dünyada) açık hava hapishanesiyle mücadele ettikleri için suçlanmak amacıyla bulunmuyorlar. İsrail'in bu konudaki zulmü daha fazla süremez. Ve tabii ki Filistin'in bir devlet olarak tanınmak amacıyla BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu'na yaptığı meşru başvurular üzerine düşünülmelidir. Bu taleplere olumsuz yaklaşan hiçkimse tarihe karşı hesap veremez.

'DÖRTLÜ' ÇÖZÜM İSTEMİYOR

* Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler geri dönülmez bir şekilde koptu.
İsrail'le olan ortak ilişkilerimiz, ancak İsrail uluslararası sularda seyreden Mavi Marmara'ya saldırarak pozitif ilişkileri kurban etmeseydi güçlenebilirdi. İsrail hükümeti dürüst davranmıyor. Hayatını kaybeden 9 Türk vatandaşı için özür dilemeyi, ailelerine tazminat ödemeyi ve Gazze'ye uyguladıkları ambargoyu kaldırmayı reddettikçe iki ülke arasındaki ilişkiler normalleştirilemez.

* Barış Süreci'nin ilerlemesi için siz ABD'den farklı olarak ne yapardınız?
Barış sürecine başlamadan önce kendinize bir soru sormalısınız: "Bu meseleyi çözmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz?" Ne yazık ki Ortadoğu Dörtlüsü'nde (ABD, AB, BM ve Rusya) bunun izini göremiyorum. Dörtlü bu meseleyi çözmek isteseydi İsrail'e belli konularda baskı yapardı. Bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi İsrail'e yönelik yaptırım içeren 89 karar aldı fakat hiçbiri uygulanmadı. Ve daha da ötesi, BM Genel Kurulu, İsrail'le ilgili 200 karar aldı ve hiçbirine uyulmadı. İsrail'e neden hiçbir yaptırım uygulanmadığını biri merak edebilir. İran söz konusu olduğunda yaptırım uyguluyorsunuz. Aynı şekilde Sudan'da da. İsrail'le ne oluyor peki? Bu yaptırımlar bugüne kadar uygulansaydı Filistin-İsrail çatışması çok önceden çözülürdü. Bu nedenle tüm tarafların bu kararların arkasında durmalarını ve samimice bu işte yer almalarını istiyorum. Aynı zamanda BM'de de bir reform gerekiyor. BM Güvenlik Konseyi'nde daimi statüleri bulunanların özelliği nedir? Bunlar ortadan kaldırılmalıdır. Tüm dünya bu beş daimi üyenin aldığı kararların kelimenin tam anlamıyla kölesi durumundadır.

REJİM İHRAÇ ETMEYİZ

* Arap Baharı turu sonrası sizin yardımlarınızın, dünyadaki demokratik değişimle ilgili konuştuğu zaman ABD'nin yaşadığı gibi eleştirilere maruz kalması mümkün mü?
Diğerlerinden farklı olarak oralara gidip sadece sokaklardaki birkaç kişiyi görmedim. Kasti olarak oradaki yeni partilerin başkan adaylarıyla görüşmek istedim. Ve durumu anlamak için pek çok insanla bir araya geldim. Buradaki toplantılarda, "Tamam Türkiye bir demokrasi modeli, laik, sosyal bir hukuk devleti. Biz rejim ihraç etmek istemiyoruz" dedim. Fakat onlar yardımımızı istiyorsa, ihtiyaçları olduğunda onlara bu yardımı ulaştıracağız. Ama bizim sistemimizi ihraç etmek gibi bir düşüncemiz yok.

* Suriye'de Esad'ın görevde kaldığı bir barış mümkün mü, yoksa gitmesi mi gerekiyor?
Ben ilişkileri kişiler üzerinden değil, prensipler üzerinden tanımlamaya eğilimli bir kişiyim. Halkına ateş eden, tanklar ve diğer ağır silahları kullanarak saldıran ve lider olduğunu iddia edenlerle kişisel dostluğumu sürdürmem mümkün değil. Suriye'nin önde gelen isimleriyle yakın bir ilişkimiz olduğunda bile onların bizim demokrasi modelimizi uygulamaya niyetleri olmadığını görebiliyorduk. Biz her zaman onlara bazı tavsiyelerde bulunduk ve onlar da asla dinlemediler.

ESAD İÇİN OPTİMİST DEĞİLİM

* Fakat siz bizim sorumuzu yanıtlamadınız. Esad için Suriye'de gelecek var mı?
Bununla ilgili yorum yapabilmem için Hatay'da bulunan mültecilerin kamplarını ziyaret etmem lazım. Fakat bu konuda çok optimist değilim.

* ABD ve Türkiye ilişkilerinde, yeni yönetimle beraber bir değişim yaşandı mı?
Geçtiğimiz dokuz yılda ABD ve Türkiye ilişkileri hiçbir zaman kötüye gitmedi, fakat istediğimiz ölçüde de gelişmedi. Özellikle Sayın Obama ve bizim ilişkilerimiz hep olumlu oldu. Ne zaman birbirimizle görüşsek, bölgeyle ilgili ya da küresel süreçlerle ilgili müzakereler yapıyoruz. Biz her zaman meseleleri oldukça dürüst bir şekilde konuşuyoruz. Gelecek için oldukça iyimserim. Şunu size samimiyetle söylüyorum, aramızda hiçbir gerginlik yok.

* Peki ya İsrail konusunda?
Belki farklı bakış açıları olabilir. Bazı konularda anlaşmazlığa düşeceğimizi kabullendik. Fakat bu anlaşmazlıklar ilişkileri koparmak için nedenler değil. Türkiye, ABD gibi bir egemen devlettir. Belki izlenimlerimiz ve fikirlerimiz açısından farklı yönlere gidebiliriz, fakat her zaman dost kalacağız.

MERKEL VE SARKOZY

* Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolü arttıkça, AB'ye üye olma isteğinde bir azalma mı oldu?
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Eski Almanya Başbakanı Gerhard oradayken, Türkiye Avrupa Liderleri'nin tüm zirvelerine katılırdı. Ne zaman ki Merkel ve Sarkozy göreve geldiler, ambiyans dramatik bir şekilde değişti. Onların tavırlarına rağmen AB üyeliği için yolumuza devam etmek için kararlıyız. Çünkü AB'de hiçbir lider sonsuza dek kalamaz. Bir gün değişir.